Gerçek Empati Nasıl Gelişir?
Türkçeye çeviren: Sema Bulutsuz
For the English version click here.
Acıma ve Duygudaşlık (Şefkat)
Acıma ve duygudaşlık kavramları arasındaki ince farklılıkları, yıllar boyunca karşılaştığım sorunları yeni bir kavrayışla çözmemi sağladı. Kimi zaman bağlanma tuzağına düştüm, garip durumlarla karşılaştım ya da yanlış anlaşıldım. Bu makalede, bu hassas ve yanılgıya açık konuda karşılaştığım sorunlardan çıkardığım dersleri, karşılaştığım güçlükleri ve her bir olayı nasıl ele alarak ilerlediğimi açıklamak istiyorum.
Acı karşısında geliştirdiğimiz acıma ve duygudaşlık kavramlarının anlamı ve yol açtığı sonuçlar farklı olsa da bu iki terim genellikle birbirine karışır. Her iki duygunun da odak noktası, acı karşısında gösterdiğimiz tavır olduğu için ortaya çıkan bu karışıklığı, ancak aralarındaki farkları kavrayarak çözebiliriz.
Duygudaşlık, bir insanı anlamaya çalışmanın ötesinde, ona yargılamadan destek olarak acısını azaltma çabası olarak tanımlanabilir. Derin bir anlama çabası ve yardıma hazır oluş, duygudaşlığın temelidir. Oysa acımada, acınanla acıyan arasında bir fark oluşur ve bu farkın nedeni, acıyanın üstünlük duygusudur. Acı çeken kişinin yetersiz ya da değersiz olduğu duygusunu da içeren bu tavır, samimi bir bağ kurulmasını engelleyerek ilişkiye zarar verebilir.
Acımayla duygudaşlığın birbirine karıştırılmasının en büyük nedeni, her iki duygunun da acıya tanık olmaktan kaynaklanmasıdır. Ama yaklaşım ve etkileri açısından aralarında çok önemli farklar vardır. Duygudaşlık kuran kişi, karşısındakine saygı duyarak ve onunla derin bir bağ kurmaya çalışarak iyileştirmeyi hedefler. Acıma ise edilgen ve karşısındakini küçümseyen tavırlara yol açarak acı çeken kişinin kendisini yalnız hissetmesine yol açar. Güç bir dönemden geçen bir arkadaşınıza duygudaşlıkla yaklaştığımızda onu dinler, destek olmaya çalışırız, ama ona acıdığımızda içinde bulunduğu duruma üzülmekle yetinen kayıtsız bir tavır sergileyebiliriz.
Günlük yaşamda bu iki tutum arasındaki fark gözden kaçabilir ve farklı tutum ve amaçlar taşımasına rağmen bu iki terim birbirine karışabilir. Oysa aradaki farkı anladığımızda tepkilerimiz daha bilinçli olur ve mesafeli bir duygudaşlık yerine içten bir bağlantı kurarak karşımızdakine destek olabiliriz. Duygudaşlıkta, başkasının acısında kendimizi görebilir ve böylece “ben” ve “öteki” ayrımını ortadan kaldıran bir anlayış geliştirebiliriz. Burada açık bir kalple acı çeken insanın yanında olurken, duygusal bir ağırlık yüklenmeden onun acısını kendi acımız gibi hissedebilmek gerekir.
Tarafsızlık
Yıllar önce, karısından destek göremediği için evliliğinde sorunlar yaşayan bir arkadaşımı dinlediğimde ona acımış ve hemen onun tarafında yer alarak karısına içerlemeye başlamıştım. Duygudaşlık gösteremeyen karısını, sorunun kaynağı olarak gördüm. Ama zamanla arkadaşımın karısıyla yeterli bir duygusal yakınlık kuramadığını ve bu durumun yaşadıkları sorunun önemli bir etkeni olduğunu fark ettim. İlk tepkimin nedeni soruna tek yönlü bir bakış açısıyla yaklaşmam ve kendimce bir yargıya varmamdı. İçine düştüğüm tuzağı fark edince böyle durumlarda sakin ve nesnel bir yaklaşımın ne kadar önemli olduğunu anladım. Bu deneyim bana, gerçek duygudaşlığın daha bütüncül bir anlayış gerektirdiğini ve taraf tutma ve duygusal tepkiler verme gibi kişiyi acımaya yöneltecek tutumlardan uzak durmayı öğretti. Tarafsızlık, ya da bir duruma her açıdan bakabilme yetisi, bu bütüncül anlayışın ana öğesiydi.
Bu örnek, başkalarının acısına yaklaşırken tarafsızlığın ve daha derin bir kavrayışın önemini vurgular. İlk anda gösterdiğimiz acıma ve öfke gibi tepkilerin kaynağı, yetersiz bilgi ve tarafgirlik olabilir. Oysa daha bütüncül bir yaklaşım ve değerlendirme süreci benzeri durumlarda daha anlayışlı ve adil olmamızı sağlayabilir.
Duygusal Uzaklık Geliştirmek
Dengeli bir yaklaşıma ulaşmak için duygusal bir uzaklık geliştirebilmek hayati önem taşır. Bu, duygusallık tuzağına düşmeden karşımızdakiyle duygudaşlık kurabilme ve onu destekleyebilme yetisidir. Başkalarının acısının bizi de pençesine almasına izin verdiğimizde, duygusal bir yorgunluk yaşarız ve etkili bir destek sunamayız. Duygusal uzaklığı korumak ise, duygusal tepkilerimizin bizi sürüklemesine izin vermeyecek berrak bir zihinle ve açık bir yürekle destek sunmamıza yardımcı olur. Böylece acıma, düş kırıklığı ya da öfke gibi duyguların pençesine düşmeden sürdürülebilir bir duygudaşlık göstermeye devam edebiliriz.
Danışanlarımdan biri, sık sık hayatın adaletsizliğinden ve kendisini yalnız hissettiğinden yakınıyordu. Hayatın ona adil davranmadığına emindi. Ben de onun acısını derinden hissediyordum ve bu duygusal bağ nedeniyle acısının ağırlığı altında ezilmeye başladım. Bu duygusal yük benim sağaltma potansiyelimi azaltmaya başladı. Sonunda bakış açımı değiştirmem gerektiğini anladım. Kendisiyle derin bir duygudaşlık içinde olmaya devam ettim, ama acısının beni ele geçirmesine izin vermedim. Bu duygusal uzaklık, tedavi çabamın daha etkili olmasını sağladı.
Farkındalık
Farkındalık sadece hayati bir önem taşımakla kalmaz, duygudaşlık sürecinde yaşadığımız güçlüklerin üstesinden gelebilmek için dengeli bir tutum almamızı ve duygusal bağlanma yanlışına düşmeden başkasının acısını dinlemeye hazır olabilmemizi de sağlar. Kendi sınırlarımızın farkına vardığımızda, sağlıklı bir duygusal uzaklığı sürdürmek için geri çekilmeyi başarır ve kontrolü elden bırakmadan kendimize güvenli bir alan açabiliriz. Duygudaşlık, ancak farkındalıkla uygulanan bir duygusal uzaklıkla ve acıyı azaltmaya çalışırken acının bizi ele geçirmesine izin vermeyen bir yaklaşımla mümkün olabilir. Bu farkındalıktan kaynaklanan bir duygusal uzaklık dengeli bir yaklaşım geliştirebilmemizi sağlar.
Farkındalık, bizim anda kalabilmemiz ve duygudaşlık sınırlarını çizebilmemiz açısından da hayati bir önem taşır. Başkalarının acısına farkındalıkla ve duygusal bağlanmaya düşmeden yaklaşabilmemizi sağlar. Kendi sınırlarımızın farkında olduğumuzda geri çekilip sağlıklı bir duygusal uzaklık oluşturabilir ve kontrolu elden bırakmadan kendimize güvenli bir alan açabiliriz. Duygudaşlık, ancak farkındalıktan kaynaklanan bir duygusal uzaklığı muhafaza ederek ve acıyı, başkalarının acısı altında ezilmeden uzaklaştırmaya çalışarak uygulanabilir.
Gerçek Duygudaşlık
Gerçek duygudaşlık, acıyı hafifletme isteğinden kaynaklanır. Duygusallık tuzağına düşüldüğünde duygudaşlık alanından çıkmış oluruz. Duygusal uzaklık, kendimizin yaşadığı acıyla başa çıkmaya çalışmak yerine, dikkatimizi ötekinin iyileşmesine yöneltebilmemizi sağlar. Bu noktaya odaklandığımızda, yaşadığımız duygusal rahatsızlıkla nasıl başa çıkabileceğimizle uğraşmak yerine içtenlikle başkalarının sorunlarına çözüm arayabiliriz. Açık kalplilikle duygudaşlık gösterebilmeyi öğrendiğimizde, kendi duygularımızla uğraşmak yerine yardımcı olmaya çalıştığımız kişilerin ihtiyaçlarına ve kendilerini iyi hissetmelerine yönelik bir çaba içine girebilir ve onlara destek olabiliriz.
Farkındalıkla duygusal uzaklık ve dengeli bir yaklaşım oluşturabildiğimizde, başkalarının acısını azaltmaya yönelik gerçekten özenli bir tavır geliştirebiliriz. Böylece gerçek bir duygudaşlık geliştirebilir ve başkalarının acısına kapılmadan daha anlamlı ve daha uzun erimli bir destek sağlayabiliriz.
Not: Çevirmen “compassion” sözcüğü için “duygudaşlık” karşılığını kullanmayı tercih etmiştir.